Belki bazılarınız farketmiştir, biz bir kaç ay önce tası tarağı toplayıp İstanbul'dan Berlin'e taşındık. Yurtdışına taşınmak, ülkeyi terk etmek, yurtdışında iş bulmak, bunlar hep son 1-2 yılda çevremde çok sık duyduğum konuşmalar. Bizi de 2016'dan beri bu tarz düşünceler kurcalamaya başladı. Tabii ki öyle kolay olan birşey değil, bir çok soru işareti var ve formalite gerektiyor. En 'kolay' ve doğru yolu Yurtdışında bir iş bulup o iş vasıtasıyla gitmek olur. Böylece hem maddi açıdan rahat bir şekilde gitmiş olursunuz hem de oturma izni sorunu ortadan kalkmış olur. Eğer evliyseniz hatta eşlerden biri iş bulursa diğer kişi de oturma ve çalışma izni alıyor. Bir diğer alternatif öğrenci olarak gelmek olabilir.
Bizimkisi biraz farklı oldu. İkimiz de daha önce Yurtdışında, Almanya'da, uzun yıllar yaşadık, burada okuduk ancak Almanya'dan resmen sıkıldık. Havasından, kurallarından, insanlarından, sıkıcılığından. Mezun olduğumuz gün yine tası tarağı toplayıp İstanbul'a döndük. Şimdi ise aradan neredeyse 10 yıl geçtikten sonra aynı duygularla İstanbul'u terkettik. İstanbul'dan sıkılmak ne mümkün ama özellikle insanlardan, herkesin birer sinir küpü olmasından (biz dahil), mutsuz suratlardan, trafikten sıkıldık ve neden daha mutlu olacağımız bir yerde yaşamıyoruz ki dedik. Elde ne varsa sattık ve rastgele bir tek yön bileti alıp Berlin'e taşınma kararı aldık. Ne iş bulduk ne de orada ne yapacağımız hakkında bir fikrimiz vardı. ikimizde Berline daha önce turistik amaçlı gelip çok sevmiştik, Almanya'nın diğer şehirlerine göre çok farklı olması ve daha çeşitli insanların olduğu bir Metropol havası olması hoşumuza gitmişti. Çok farklı kültürlerden insan olması, burada Alman'ların da biraz daha yabancılara açık ve alışık olması da önemliydi bizim için. Bu arada bizim kolaylığımız daha önceden oturma iznimiz vs var olmasıydı.
İnternetten mobilyalı bir ev bulup tuttuk 2 aylığına ve geldik. Bu arada kedimiz Drogba'da bizimle geldi :) İlk aylar pek anlamadık, daha çok uzun bir tatile çıkmış gibi hissettik. Mayıs ayında geldiğimiz için hava güzeldi ve bol bol şehri keşfettik. Aradan tam 6 ay geçti bile ve artık Berlin'de yaşam nasıl, yaşanabilir mi, güzel mi, bir fikrim oluştu.
1. Berlin huzurlu
İstanbul'da sürekli gergin olduğumu farkediyordum ve bu beni çok rahatsız ediyordu. Sürekli birşeylere, birilerine sinir olmakla meşguldum. Tabii ki o sinirin kimseye faydası olmuyordu, sadece kendime zararı oluyordu. Buraya geldiğimizden beri çok daha huzurlu ve rahat olduğumuzu hissediyorum. Bir kere herkes kendisiyle meşgul, kimse sana bakmıyor, ne yapıyorsun ilgilenmiyor, yargılamıyor. Bana göre burada yaşamanın en güzel artısı bu oldu.
2. Yaşam kolay
Günlük yaşam gerçekten de çok kolay. Trafik desen yok. Bu arada Almanlara sorsan deli gibi trafik var :), canlarım benim. Herşey yürüme mesafesinde ve yürüyecek yollar var. Bunlar çok klişe gelse de maalesef Türkiye'de aradığımız şeyler. Özellikle küçük çocuklu insanlar için şahane bir yer.
3. Gezmek için süper
Örneğin Londra'ya gidiş-geliş 15 Euroya bilet alıp gittik. Hafta sonu kaçamakları artık çok daha kolay. Berlin'de gezmek için de çok ama çok seçenek var. Mekanlar bir kere çok güzel. Almanya genelde o açıdan beni hep mutsuz etmiştir. Sokaklar akşam 6'dan sonra boş, mekanlar sessiz ve sıkıcı geliyordu ama Berlin farklı. Burada haftanın her günü insanlar sokakta ve mekanlar dolu. Dediğim gibi Londra, Paris gibi hareketli bir Metropol.
Tabii ki herşey süper değil burada da. Yine sinir olacak birşeyler bulduk tabii ki de ama sistemin böyle olduğunu kabullenince o sinir geçiyor :)
4. Mektup aşkı
Bu sanırım Almanya'ya özel birşey. Ben daha önce yaşadığım için biliyordum adamlar mektup yazmayı seviyor ama ne bileyim aradan 10 yıl geçti artık teknoloji ilerledi diye düşünüyordum ama email daha gelmemiş buralara. Affedersiniz ota boka mektup yazıyorlar. Tüm resmi işlemler mektup üzerinden ilerliyor ve senden de mektup bekliyorlar. Baktık olmayacak en son bi printer aldık kendimize :)
5. Alman bürokrasisi ve kuralları
Eminim duymuşsunuzdur ama gerçekten çok fena. Sistem iyi güzel ama bu denli düzene alışık değilseniz vay halinize. Bir kere kurallara katı bir şekilde uyma hastalıkları var. Evet bu doğru birşey, takdir ettiğimiz birşey, sonuçta Türkiye'de bundan şikayet ediyorduk ama ne bileyim bazı durumlarda da esneklik lazım diye düşünüyorum. Örneğin geçende etrafta hiç bir araba yokken yaya olarak kırmızıdan geçtik ve karşı tarafta bekleyen teyze bizi bağıra bağıra azarladı :( Genel olarak sıfır esnek insanlar. Birşey prosedürün dışına çıktığı zaman error veriyorlar. Maalesef bizdeki kıvraklığı, iş halletme becerisini bazen özlüyoruz.
6. Yavaşlık
Allahım herşey haftalarca sürüyor. Eve internet bağlatmamız 6 hafta sürdü. Ne bileyim evde birşey mi bozuldu, usta gelir 3 haftaya. Doktora mı gitmen lazım, 5 hafta sonra gel der. Spontane hareketler pek yer yok burada.
7. Kredi kartı kullanımı
Yine eskiden bildiğim bir durum ama aradan 10 sene geçmesine rağmen çok az gelişme gösteren bir başlık. Adamlar nakit seviyor. Kartla ödüyorsa da banka kartıyla ödüyor. Dolayısıyla çoğu yerde kredi kartı geçmiyor ya da kartla ödemek için minimum bir tutar var. Evet ayağını yorganına göre uzatmak güzel birşey ama ben mil kazanıyorum o kredi kartıyla :) Neyse ki Berlin turistik bir şehir ve artık çoğu mekanda kart geçiyor ama Almanların kesinlikle yadırgadığı bir konu.
Bundan sonra da size ev ve iş bulma maceramızdan bahsetmek isterim. ikisi de biraz sancılı süreçler. Başka merak ettiğiniz konular varsa onları da yorum olarak eklemeyi unutmayın :)
Berlin rehberi için tıkla.
Tschüüüüs!
コメント